İyiniyet
Bir hakkın kazanılmasına veya bir hukuki sonucun doğumuna engel olan durumun varlığını bilmemek ve bu bilgisizliğin hukuk düzeni tarafından hoş görülmesine iyiniyet denir (Türk Medeni Kanunu m.3). İyiniyetin varlığı bir arada yaşayan insanların barış içinde yaşamalarını sağlamak için çok önemlidir. Hal ve şartlara gerekli özenin gösterilmesine rağmen var olan engel öğrenilmemişse; hoş görülebilir bu durum bilgisizlik olarak yorumlanır.
Kişinin sürekli alışveriş yaptığı bir mağazadan satın aldığı eşyanın çalıntı çıkması buna örnek olarak gösterilebilir. Ancak hukuken bazı konuların bilinmesi zorunluluğu vardır. Bu konular şunlardır:
- Hukuk kuralları
- Devletin açıklık ilkesine göre tutulması gereken siciller
- İlan edilen veya her yerde duyurulan konular
Bu konularla ilgili bilgisizlik kabul edilmez ve hoş görülmez. Herkes tarafından bilindiği kabul edilir.
Kural olarak Medeni Kanun’a göre kişinin evli olması başka biriyle evlenmesine engeldir. Örneğin; A, B ile evli olmasına rağmen C ile de evlenmek isteyebilir. Ancak C, A’nın evli olduğunu bilmeden bile evlenirse; yapılan 2. evlilik kanunen geçersiz sayılır. Ancak bu durumun istisnası mevcuttur. Yapılan ilk evlilik herhangi bir sebepten sona ermek üzereyse ve C, A’nın evli olduğunu bilmeden 2. evliliği yaparsa iyiniyetli olması koşuluyla yapılan 2. evlilik geçerli sayılır.
Hakkın kazanıldığı veya işlemin yapıldığı anda iyiniyetli olmak yeterlidir. Fakat bazı özel hallerde işlemin yapıldığı anda iyiniyetli olmak bile yetmez. Belirli bir süre boyunca iyiniyeti devam ettirmek gerekir. Mevzuatın iyiniyete sonuç bağladığı durumlarda bu konular ön palana çıkar. Ayni hakların kazanılması, mülkiyet hakkı, rehin hakkı, irtifak hakkı vb.
Alacak haklarının kazanılmasında da iyiniyet önemlidir. Örneğin; alacaklı olan D’nin E’den 1000 TL alacağı vardır. D bu alacağını F’ye temlik sözleşmesiyle devredebilir. E borcunu artık F’ye ödemek zorundadır. Kural olarak bu durumun ilk önce E’ye ihbar edilmesi gerekir. Burada yapılan ihbarın amacı borçluya yeni alacaklının bildirilmesidir. Böyle bir bildirim yapılmamışsa ve gerçekten E durumu bilmeden iyiniyetli olarak borcunu D’ye öderse; burada ödenen kısım hukuken geçerli sayılır. İyiniyet hukuki durumların korunması açısından önemlidir.
Kişilerin, borçlarını yerine getirirken ve haklarını kullanırken dürüst davranmaları son derece önemlidir. Mevzuatın hiçbir yerinde dürüstlük kurallarına göre şu şekilde davranılmalıdır şeklinde bir ibare bulunmaz. Aslında dürüstlük kuralları toplumsal ve ahlaki değerler ışığında ortaya çıkar. Örneğin; kişinin yüksek miktarda ki bir borcunu sırf alacaklıyı uğraştırmak için bozuk para şeklinde ödemesi dürüstlük kurallarına aykırıdır (Türk Medeni Kanunu m.2).
Hak, kuralların bireylere tanıdığı belirli yetkilerdir. Dürüstlük kurallarına uymamak hakkın kötüye kullanılmasına yol açar. Hukuk düzeni kötüye kullanılmış hakkı korumaz. Asıl amaç, toplumsal yaşamda düzeni sağlamaktır.
Hakkın kötüye kullanılması için;
- Ortada bir hak olmalıdır.
- Hangi kaynaktan doğduğu fark etmeksizin var olan bu hakkın tanınmasında ki amacın dışına çıkılması gerekir.
Hakkın kötüye kullanılması, hakka tanınan amaç dışında başkalarına zarar vermek için kullanılmasıdır. Kişi hakkını birçok farklı şekilde kullanabilir. Ancak bu durumlara dikkat etmesi gereklidir. Kişi hakkını kullanırken başka bir kişiye zarar verebilir. Önemli olan verilen zararın büyüklüğüdür. Bu zarar diğer kişileri rahatsız edecek derecede büyükse burada hakkın kötüye kullanılması söz konusudur.
Örneğin; X’in yola çıkması için Y’nin arazisinden geçmesi gereklidir. X arazinin kenarından geçmek yerine tam ortasından(verimli veya ekilmiş kısım) geçerse yaptığı bu davranış dürüstlük kurallarına uymaz. Hakkın kötüye kullanılması söz konusudur. Yine bir başka durumda örneğin; K’nın arazisinde bir hava limanı vardır. Yan arazinin sahibi L uçakların kolay kalkmaması için uzun direkler diktirmiştir. Burada L’nin amacı direklerin indirilmesi için iyi bir fiyata kendi arazisinin alınmasını sağlamaktır. Bu durumda da yine dürüstlük kurallarına aykırılık ve hakkın kötüye kullanılması durumu vardır.
Bazı hukuki işlemlerin geçerli olabilmesi için bazı şartların oluşması gerekir. Yoksa yapılan bu işlemler geçersiz olur. Şekle aykırılık veya şeklin kasti olarak öne sürülmesi de hakkın kötüye kullanılması kapsamındadır.
Sonuç olarak adaleti sağlamak hukukun en önemli amacıdır. Aynı zamanda hukukun temel işlevi toplumsal yaşamda düzeni sağlamaktır. Hukuk gücünü kişilerin kurallara olan inancından alır. Bu sebeple kişilerin iyiniyetli olarak dürüstlük kurallarına uygun davranması ve haklarını kötüye kullanmaması hukuk düzeninin adil bir şekilde işlemesi için son derece önemlidir.
Kaynak
Türk Medeni Kanunu, https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.4721.pdf, Erişim Tarihi: 12.02.2021.